12 Ekim 2011 Çarşamba

Dünyamıza su nereden geldi

DÜNYAMIZA SU NEREDEN GELDİ.
4.5 milyar yıl önce okyanuslar yoktu. Su olmadan hayat da olamazdı. Fakat su nereden gelmişti? Güneş sistemi çok sıcaktı ve bütün gezegenler bu yüksek sıcaklıkta su barındıramazdı. Suyun güneş sisteminin dışından gelmesi gerekirdi. Bu soruya cevap aranırken 18 Ocak 2000 yılında bir meteor dünyaya düştü. İşte aranan sorunun cevabı da bu meteordaydı. Şekil 3.


Şekil 2 Dünyaya düşen meteorun temsili resmi. images.habervitrini.com/.../69mb25meteor.jpg

Meteor British Columbia’daki Tagish gölüne düşmüştü.. Göl buzlarla kaplı olduğu için meteor dağılmadan kalabildi. Bu iyi korunmuş meteoru inceleyen Dr.Michael Zolensky (Nasa) meteorun %20’ sini suyun teşkil ettiğini gördü. Resim 3.İncelemeleri sonucu Meteorun kilimsi bir maddeden olduğunu tespit etti. Yapılan yörünge hesapları ile de meteorun astreoid kuşağının dışından gelmiş olduğu bulunuyor. Dünyanın ilk zamanlarında da oluşan meteor yağmurları bu şekilde dünyanın ilk suya kavuşmasına vesile olmuşlardı. Çarpan meteorlar suyun açığa çıkmasına sebep oluyorlardı. Meteorların yörüngelerinden çıkıp dünyaya yönelmeleri nin ise dev gezegen Jupiterin çekim gücü ile olduğu sanılmakta. Suyun dünyanın oluşum safhalarında sanıldığından da erken oluştuğu anlaşılıyor.










Resim 2 http://calgary.rasc.ca/photos/tagish_lake_1.jpg

Resim 3 Dr.Michael Zolensky (nasa) meteorun %20 sini suyun teşkil ettiğini görüyor










Dr.Stephan Mojzis –University of Colorado. Dünyadaki en eski kaya parçalarını alıp toz haline getirdi ve içinde zirkon parçaları buldu. İyon bir mikro sonda kullanarak zirconların içindeki O2 ni ölçtü.


Kristallerin belli bir kayaç türünde meydana geldiğini buldu. Ve bu kayaçta sadece su olunca oluşan bir kayaç türü idi. Zirconların olduğu dönemde suyun olduğu kanıtlanmıştı. Bu zirkon içeren kayaçların bazıları yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşında idi. Bundan önce ilan edilen en eski kaya 4.28 milyar yıl idi. Bu ise dünyanın oluşumu başladığından 150 milyon yıl sonra suya kavuştuğunu ispatlıyordu.
Meteorların düştüğü ilk zamanlar yeryüzünde cehennemi koşullar hüküm sürmektey di. Llikit kayaç okyanusları, kaynayan sülfür, patlayan volkanlar, kızgın lavlar, durmaksızın gökten yağan taş ve asteroidler. Yüzey soğudukça volkanlardan çıkan gazlar ile dünyaya çarpan, gaz ve buzdan oluşan kuyruklu yıldızlar sayesinde su buharı oluştu. Karbon dioksit, su buharı, nitrojen ve kötü kokulu sülfür bileşiklerinden oluşan hava sıcak, yoğun ve tozluydu. Bu dönemde dünyada yaşam yoktu. Su buharı atmosferin daha soğuk olan üst kesiminde yoğunlaşarak bulutları oluşturdu. Yerçekimi sayesinde tutulan atmosfer, büyük ölçüde gezegenin iç katmanlarından kaynaklanan gazların yanardağ etkinliği ile yüzeye çıkması sonucu oluşmuştu. Bununla birlikte, gezegenimiz tarihi boyunca dünya dışı kaynaklardan da beslenmiş ve etkilenmiştir.

Su, sıcak yağmurlar halinde yer yüzüne indi, ancak yüzey çok sıcaktı, tekrar buharlaştı. Bu işlemler tekrar ettikçe yerkabuğu soğumaya başladı, kabuk soğudukça su buharları yoğunlaştı ve yağan yağmurlarla okyanuslar oluştu. Bütün bu konu ile aşağıdaki ayeti ilşkilendirmek mümkün gözüküyor.
Enbiya süresi 30. Küfre sapanlar/inkâr edenler, gökler ve yer (bir madde halinde) birleşik iken onları (büyük bir patlama ile) ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı bilmediler mi? Onlar hâlâ inanmazlar mı?
Ve Allah’ın takdiri ile dünya ilk suyuna ve denizlerine kavuştu.Bundan sonrada milyarlarca yıl sürecek dünyanın insanlar için hazırlanma dönemi başladı.
Verdiğimiz örnekler şu anki bilgilerimiz ışığındadır.En doğrusunu yüce Allah bilir.

Kuranda dağlarla ilgili ayetler

KURANI KERİMDE DAĞLARLA İLGİLİ AYETLER -1

Dağlar Kuran’ da çok önemli olaylara sahne olmuştur. Peygamberlerin tefekküre çekildikleri mekanları içlerinde barındırmışlardır. Savaşlara tanıklık etmişler, azmış yoldan çıkmış toplumları cezalandırmışlardır. Dağlar cezalandırdıkları kavimleri , kimi kez zehirli gazlarla kimi kez de kızgın lavlar püskürterek helak etmiştir. Zirvelerindeki karlarla ise ovalarını sulamış temiz pınarlar oluşturmuşlar, eteklerindeki verimli ovalarda bize çeşit çeşit nimetler sunmuşlardır. Üzerlerinde barındırdıkları ormanlarla da bize kereste sağlamışlar ve daha sayamadığım bir sürü nimetleri ile hep bizlerin yaşamlarında rol almışlardır. Kısacası Dağlar sapkınlara azap, şükredenlere ise nimet mekanları olmuştur.
Kur’anı kerimdeki dağlarla ilgili ayetler birkaç başlık altında toplanabilir:

1.Dağların yüceliği, niceliği ve özellikleri ile ilgili ayetler
2.Dağların sağlamlığı ve sabitliğiyle ilgili ayetler.
3.Dağların parçalanması, ufalanması ile ilgili ayetler.
4.Dağların hareket etmesi yürümesi ile ilgili ayetler.
5.Dağların barınma ve ev yapılması ile ilgili ayetler.

1.Dağların yüceliği ,niceliği ve özellikleri ile ilgili ayetler.
Bu bölümde dağların büyüklüğü ve cüsseleri ile ilgili benzetmelerin yapıldığı ( dalgaların ve bulutların dağlar gibi büyük olması ile ilgili ) ayetler var. Onlardan bir kaçına yer verdik.

Rad süresi 3.Ayet. O, yeri yayıp döşeyen, orada sabit dağları ve nehirleri var edendir. O, bitkilerin hepsinden kendi içlerinde (erkek ve dişi) iki eş olarak yaratan, gündüzü (kısaltıp) geceyle bürüyüp örtendir. Doğrusu bunlarda, iyice düşünen bir toplum için elbette (birçok) âyetler (delil ve ibretler) vardır.

“Bir önceki âyette Allah'ın varlığım, birliğini ve kudretini gösteren gök yüzünde ki delillere değinilmişti. Burada da aynı konularla ilgili olarak yer küresindeki deliller ele alınmaktadır.
Yeryüzünün enine boyuna uzatılmasından maksat, yer küresinin çeşitli jeolo¬jik oluşumlar neticesinde bugünkü halini alması ve arazi yapısı itibariyle üzerinde dolaşmaya, barınmaya, korunmaya, ziraat yapmaya ve beşerî ihtiyaçların gereği olan başkaca faaliyetlerde bulunmaya, uygarlık kurmaya elverişli kılınması, kısa¬ca gerek insan gerekse diğer canlıların hayatlarını sürdürmeleri için lüzumlu olan özellikleri taşır hale getirilmesidir.
Allah Teâlâ'nın yeryüzünü yaşamaya elverişli olarak yaratmış olması, bunun için yer küresinin dengesini sağlayacak sabit, oturaklı yüksek dağlar; tarım ve hay¬vancılığa elverişli ovalar, vadiler, yaylalar, nehirler, çeşit çeşit meyveler meydana getirmiş olması O'nun büyüklüğünü ve kudretini gösteren delillerdir. Allah canlı varlıkları erkekli dişili yarattığı gibi bitkileri de erkekli dişili yaratmıştır. Bitkiler de erkek ve dişi tohumların birleşmesiyle ürün verir. Bazı türlerde erkek ve dişi or¬ganlar ayrı bitkilerde olduğu halde çoğunda aynı çiçekte olur. Bunlar Allah'ın kudretini gösteren delillerdir. “

Ayette de de belirtildiği gibi yeryüzü insanların yaşayabileceği en uygun hale getirilmektedir. Yayılıp döşenmektedir.Bu yayılma ancak son yüzyılda gelişen bilim ile anlaşılabildi.Kıtaların hareketi levha tektoniği son yüzyılda bilinen bir gerçektir.Kıtaların magmanın üzerinde yılda cm lere varan bir hızda hareket ettiğini öğrendiğimizden bu yana ayette bildirilen yayılma döşenme kelimeleri bize daha fazla anlaşılır gelmektedir.

Enbiya 79. Biz bu (hükmü) Süleyman’a hemen (ilhamla) anlattık. Biz her birine hüküm (hikmet ve peygamberlik) ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Davud ile beraber (Allah’ı) tesbih etsinler diye (ona) boyun eğdirdik. (Bunların hepsini) yapan bizdik.

İsra 37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin, (ne de) boyca dağlara erişebilirsin.

Ahzap 72. Doğrusu biz emaneti (emir ve yasakları) göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) ettik de (onlar) bunu yüklenmekten kaçındılar ve on(un getireceği sorumluluk)tan korktular da onu insan yüklendi. (Eğer bunun gereğini yapmaktan kaçınırsa) cidden o çok zalim, çok cahil (demek)tir
Fatir 27. Allah’ın gökten bir su indirdiğini görmedin mi? İşte biz o (indirdiğimiz su) ile renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz beyaz, kırmızı kırmızı, renkleri çeşitli ve simsiyah yollar (içinde maden bulunan tabakalar yarattık).

Sad19. (Her taraftan) gelip toplanmış kuşları da (ona boyun eğdirdik. Dağlar ve kuşlardan) her biri daima ona yönel(ip tesbihe katıl)ırlardı.

Gaşiye19- dağların nasıl dikildiğine, bakmazlar mı?

Hud 42. O (gemi) onlarla dağlar gibi dalgalar içinde seyrederken, Nuh, bir kenara çekilmiş durmakta olan oğlu (Yam)’a: “Ey oğulcuğum! Bizimle beraber (gemiye) bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi.

Şura 32. Denizde dağlar gibi akıp giden (gemi)ler de, O’nun (kudretinin) alametlerindendir.

Rahman 24. Dağlar gibi yapılıp (ya da yükseltilip), denizde yüzüp giden (gemi)ler O’nundur.

Nur 43. Görmez misin ki, Allah bulut(lar)ı (dilediği tarafa) sevk eder, sonra on(lar)ın arasını birleştirir, sonra on(lar)ı üst üste yığar (yoğunlaştırır). Bir de bakarsın ki yağmur on(lar)ın arasından çıkmış. Gökten, oradaki dağlar (gibi bulutlar)dan dolu indirir de onunla dilediğine musibet (afet) verir, dilediğinden de onu çevirir. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kör eder!

Dağların niceliği ile ilgili ayetlere göz atacak olursak.

Kuranı kerim sanki cansız sabit bir nesneden değil de şuurlu hareketli sağlam zamanı gelince de ölüp giden bir canlıdan bahsediyor gibi örnekler vermekte. Dağların niteliklerinin canlı gibi aktarılması tesadüfî ya da örnek benzetmesi gayretiyle değil tamamı ile bilinçli verilmiş bir örnek ve nitelendirmedir. Dağların sağlamlığı, yeryüzündeki sabit duruşu, yüksekliği ve zamanı geldiğinde ufalanıp yok olması hep canlılarında benzer özelliklerinin doğaya yansımasıdır. Bu şekilde verilen örneklerle sonuçta kuranın daha kolay anlaşılmasını sağlamaktadır.

Bakara 74. Sonra, bunun ardından (ibret alıp samimi inanmanız gerekirken) kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, belki de ondan daha katı (oldu). Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden nehirler fışkırır; öylesi de vardır ki çatlar da ondan su çıkar; yine öylesi vardır ki, Allah korkusundan (dağdan yuvarlanıp) aşağı iner. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Elmalı Hamdi Yazır tefsirine baktığımız da güzel bir açıklama ile karşılaşıyoruz.

“74-Bakınız bu esrar dolu oluşlarla, o inatçı ve batıla tapan mizaçları ıslah edilmiş ve öldükten sonra dirilme konusunda kalpleri yumuşatılmış olan İsrailoğulları hakkında hangi faydalı sonuçların meydana geldiğine şöylece dikkat çekilmiştir: Ey İsrailoğulları, bütün bu olup bitenlerden sonra kalbleriniz katılaştı. Size peygamberler ve onlar eliyle gönderilmiş olan apaçık âyetler ve mucizeler hiç kâr etmez oldu, artık o kalbler taş gibi veya ondan daha katıdırlar. Çünkü bazı taşlar vardır ki; ondan kevnî veya sınaî tesirlerle gürül gürül ırmaklar fışkırır, fışkırabilir. Sizin kalbleriniz ise hiçbir şeyden etkilenmez ki, o sayede kendilerinden marifet fışkırabilsin. Onlardan bazıları da vardır ki; herhalde bir etkilenme ile çatlar, ondan su çıkar, fışkırmazsa da sızar, nihayet onlardan bazıları da vardır ki, yağmur, kasırga, zelzele gibi ilahî kudretin eseri olan olaylardan etkilenerek, Allah korkusundan düşer, yuvarlanır, yerinden oynar. Halbuki sizin kalbleriniz bu kadar ayan beyan olan vahiy âyetleri ve kesin açıklamalar karşısında bile zerre kadar tesir altında kalmaz, teşvikten ve engellemeden etkilenmez. Ve fakat Allah sizin yaptıklarınızdan asla gafil değildir.”

Bu ayette de gördüğümüz gibi kalpleri öyle katılaşmış insanlar var ki dağlar taşlar onlardan daha fazla Allah’ı şükreder korkarlar.
Cahiliye dönemindeki bir topluma yabancı kelimeler deyimler ve bilmedikleri terimlerle açıklamalar da bulunmak Kuranı Kerimin indiği devirde dahi anlaşılmamasına sebebiyet verirdi. Hâlbuki Kuran anlaşılmak üzere indirildi. Kıyamete kadar yol gösterici özelliği var. Yol göstermek içinde okuyanların onu ve misallerini anlaması gerekir.

Yunus 57. Ey insanlar! Rabbinizden size, bir öğüt, gönüllerde olan (kötü duygulara, batıl inançlara, dert ve sıkıntı)lara bir şifa, inananlara bir yol gösterici ve bir rahmet (olan Kur’an) gelmiştir.

Haşr 21. Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette onu, Allah’ın korkusundan baş eğerek parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
(Bu misalden anlaşıldığına göre, inanan insan da Kur’an karşısında en az dağların hali gibi olmalı; boyun eğmeli, ufalıp teslim olmalıdır. Olmuyorsa, dağlardan daha sert ve katı demektir.)
İşte yaratan insanların düşünmesi ve anlaması için nice misaller veriyor ayetleri ile ama insanoğlu çok zalim ve çok cahil. Dağlar tıpkı inanan insanlar gibi gece gündüz yaratanını tespih eder.
Tıpkı sorumluluk sahibi bilinçli insanlar gibi nereye kadar sorumluluk taşıyacağını sınırlarını bilir. Bilirde kendisine verilen emanetin büyüklüğünü görür de almaya yüklenmeye yanaşamaz.
İnsanoğlunun bu cahilliği ve şuursuzluğu cansız taş kaya dediğimiz dağlardaki şuur ve farkında olmanın da çok gerisinde. Dünyamızı yaratan her türlü yaşam ihtiyacımızı karşılayan nimetlerle donatan Allah’a şükretmeyi bile taşlardan kayalardan öğreneceğiz. Çünkü onlar sürekli tespih halindedir.
Dağlar insanların yollarını bulmaları için nirengi noktası olması, eteklerindeki ovalardan faydalanmaları, zirvelerindeki buzullardan ve karlardan oluşan ırmaklarla nehirlere ovalara can vermelerinden, üzerlerindeki çeşitli bitki örtüleri ile de insanların hizmetinde olması hepsi Allahın emri iledir.


Resim 1 http://www.parbeszed.com/img/upload/200707/rocky_mountains.jpg
Dağlar bulundukları coğrafya da iklim düzenleyici olarak da yer alırlar. Eteklerindeki vadilerin yüksekliklerine göre devamlı ya da mevsimsel olarak su kaynakları olurlar. Eğer yüksek bir dağ ise devamlı zirvesinde buz ve kar olacağı için ovalara yavaş yavaş eriyen kar ve buzlardan su gelecek nehirler beslenecektir. Birçok pınar ve kaynaktan insanlar su ihtiyacını karşılayacaktır. Yüksek tepelerinden geçen bulutlar nemlerini yağış olarak bırakarak kurak ovaların sulanmasına yine yardımcı olacaktır. Üzerlerindeki nemli iklimde çeşitli bitkiler olacağı için insanların ve diğer canlıların istifadesine sunacaktır. Ayrıca yüksekliklerinden dolayı çok uzaklardan kilometrelerce uzaktan görülecekleri için kervanların insanların yolcuların yönlerini tespit etmeleri ve yollarını bulmasını da kolaylaştırmaktadır dağlar. Bütün bu nimetleri biz insanlara veren yaratıcımız yüce ALLah’a hiç mi şükretmeyeceğiz hiç mi tespih etmeyeceğiz. Üstelik taş kaya dediğimiz varlıklar dağlar dahi onu tespih ederken.